29 Nisan 2013 Pazartesi

SÖYLENDİĞİ ANDA VAR OLAN DEMOKRASİ VE GÜNLÜK YAŞAYAN UCUZ İNSANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE

SÖYLENDİĞİ ANDA VAR OLAN DEMOKRASİ VE GÜNLÜK YAŞAYAN UCUZ İNSANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE
Taner BİLEN      
TANER BİLEN
            “İnsan iyidir ve sadece iyi olan insandır”.
Ama günümüzde insanlar bu vasıflarını ne yazık ki yitirmişlerdir.   
            Günlük yaşayan ucuz insanların ülkesi Türkiye’den bahsetmek, Demokrasinin söylendiği anda var olduğu ülkeden çarpık örnekler yazmak…
            Gerçeklerin çarpıtıldığı, sahte mutlulukların peşinden koşulduğu, kriz yapıldığı, “merkez varlık” insanın bilinen sebeplerden değil, aydın geçinen cahil politikacıların yol açtığı ülkenin siyasi çıkmazlara yönlendirilmesi, basit çıkarlar hevesine çeşitli entrikalara alet edilmesinden intihar girişimlerinin çoğaldığı bir Türkiye.
Yani “Gerçeğin kendisi, mutluluğun hayali sonsuzdur”.
            Tanımadan dostlukları tatmak, tatmadan lezzetleri almak, almadan değerini bilmek iyi insanlara mahsustur. Dost ele sarılmak, Dost eli öpmek, öpülesi ellerin sahibi de insandır.
            İnsan, Yüce Mevla’nın kâinatı emrine verdiği en değerli varlıktır.
Böyle olduğu içinde her şey ona bahşedilmiştir.
Ama ne yazık ki insan Mevla’sına kulluk vazifesini yerine getiremediği için kötülüklere yönelmiş ve felaketler arka arkaya gelmiş ve günümüzde de devam etmektedir. İnsanoğlu uslanmalı, haddini bilmeli, başkalarına şirin görünmek uğruna İslâmiyet’ten uzaklaşmamalı, Mevla’sının çizdiği rotaya geri dönmelidir.
            Çok acı ama günümüzde; Ahlâksızlığın fazilet, doğruluğun suç sayıldığı ortamda merkez yaratık insan, öz benliğini yitirmiş, ar ve hayâ’dan uzaklaşmış, kadının kutsiyetini ayaklar altına almış, her şeyi medeniyet denen çarpıklıklar içerisinde illet hale getirmiştir.
            İnsanı insanlıktan çıkartan ne oldu?..
Tabi ki batı sevdalılığı, taklitçi, günlük yaşayan politikacıların çıkarttığı yasaların boşluklarından meydana gelen suni bunalımlar; Devlet malını yakınlarına en kolay peşkeş çekme yarışlarından, ülke meselelerini unutan ve medeniyet tekerlemelerini temcit pilavı gibi tekrarlamaktan kaçınmayanlara bir örnektir.
            Ne oldu bu insanlara?
Kötü idare mi, yoksa bu idarenin menfaati uğruna çıkartılan ekonomik çöküntüler mi? Veya bu kötü gidişatı düzeltsinler diye ülkeyi daha beter bataklığa saplayan terör elebaşları ve onların önerdiği sapık fikirler mi?
            Demokrasi, demokrasi diye bağırıp duranlar, Atatürkçülüğü taklit eden yoz, bencil cahil aydınlar değil midir?. Türk kelimesini kaynaklardan silmeye, İslam ifade ve ibaresini Anayasa’dan çıkarmaya, T.C. harflerini kaldırmaya çalışan bunlar. Aslında bunların amacı kendi değerlerini karalayarak Emperyalistlerin gönlünde yer bulmak değil midir?
           Deveye hendek atlatmak zordur derler ya...
Bu misal günümüzde ki birçok soruya cevaptır.
            Bir İnsan çıkıyor, hep kendini doğru zannediyor, doğru bildiği yanlışlarda direnmekten, ülkeyi batırdığının farkına bile varamıyor. Yapılan uyarı ve ikazlara kulağını tıkayarak bencillikten kendisini kurtaramıyor ve ben gidersem bu ülke batar masallarından da kurtulamıyor. Tabi ki kendisini sapkınların elinden de kurtaramıyor.
Allah Allah!.. Sen bulunmaz hint kumaşı mısın? Sen git de Ülke düzlüğe çıkmaya, yönetimdeki asalaklar azalmaya başlasın. Gemi çok su aldı. Kendine acımıyorsan, günahsızlara acı da şefkat ellerini uzat, batmaktan kurtulsunlar. Ülke nefes alsın. Çünkü ihtirasın artık seni esir almış durumdadır. Anlamadım, sen hala ne diye inattasın. Bu inadı, yine bir ağlama duvarı üretip seçim kazanma peşindesin.
            Bu Ülkede bazılarının utanması gerekmektedir. Suni yaratılan krizlerden mi, çörekleşen yargının yanlı kararlarından mı, yoksulun sofrasından çalınan umut lokmalarından mı, Çare aramak için Milletin Meclisinde ölümü seçenler mi?
Hayır; ASIL UTANMASI GEREKENLER KİM?..
            Artık insanların nefesini bırakın ki boğulmasınlar.
“YETER SÖZ MİLLETİNDİR” denildiği gibi...
            İşte ben; Çirkefler çorağında Müslüman olduğumdan, Müslüman geçinen bir Türkiye’de doğduğumdan, saf ve tertemiz eşimle kızımın başörtüsünden, lâik olduğunu iddia eden Türkiye de emekli edilmekten, UTANIYORUM. Göçüp gideceğim desem de Anayurdumu terk edemem, Müslüman Türk’ün Coğrafyasına uzanan hain ellerden, İnsan hakları savunucusu medeniyiz diyen nankör devletlerden, Cumhuriyeti yok sayan sahte Atatürkçü ve Kemalistlerden, UTANIYORUM.
            Günlük yaşayan insanlar, ucuz yaşamayı sevenlerdir. Ucuz yaşamak insanları felakete götüreceği gibi, ulusları da çöküntüye sürüklemeye gebedir.
            Meyve veren ağaç taşlanır derler. Hep taşlanan olalım. Taşlanmaktan hiç bir zaman korkmayalım. Alnımız ak, başımız daima dik, adımlarımız hep ileri olsun. Bu Ülkede tökezleyenlere ihtiyacımız yok bizim.
            Bu ülke; içinde bulunduğu çıkmazlardan kendini kurtaracak bir Lider bekliyor.
Haydi iş başına günlük yaşamayan, ucuz olmayan insanlar.
Doğruluktan şaşmayan, Demokrasiyi lâyıkı veçhiyle tatbik edecek insanlar selam olsun sizlere. Gelecek lider belli. Haydi hayırlısı. İnşallah onu da çizgisinden saptırmazlar.
            İnsan yalan söylemez, aldatmaz, kandırmaz, dedikodu, iftira, küfür ve hakaret etmez. Din tüccarlığı, inanç ve vicdan sömürüsü, siyaset simsarlığı, demokrasi düşmanlığı başta; Rüşvet, iltimas, ayırma-kayırma, yolsuzluk, hırsızlık, gasp, can ve mal güvenliğini tehdit, Hürriyeti tahdit, çıkar ilişkileri tesis, imtiyazlı sınıf oluşturma ve sair. İnsanlık, adalet, hukuk ve ahlak dışı cürüm ve canice emel sahipleri ile katiller asla “İNSAN”  olarak kabul edilemez. Islah olmadıkça, insani muameleye tabi tutulamaz.
            Devlet insan için vardır.
Kanunlar Anayasa’ya, Anayasa ise insan ve insan tabiatına aykırı olamaz.
Hükümet; Millet iradesinin Devlet idaresinde tecelli biçimi olup:
HÂKİMİYET KAYITSIZ VE ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.
            Her insan bir devlettir. İnsan olan; Namuslu-Dürüst ve Demokrattır.
“Demokrat olmayan, insan olamaz.
            Sonsuz sevgi ve saygılarımla…

24 Nisan 2013 Çarşamba

BU NE PERHİZ NE LAHANA TURŞUSU

BU NE PERHİZ NE LAHANA TURŞUSU
Taner BİLEN
Bütün yaptıklarınıza kendiniz de inanmadığınız gibi, başkalarının inanmasını istemek çok büyük bir eksikliktir.
Türk Milleti adına yaptığınız açıklamalarda`;hakaret etmeden, sinkaflı konuşmadan, yalakalık yapmadan başka bir izah tarzınız yok mudur?
Devlet imkânları, yazılı ve görsel basın gücü, gündem değiştirmek için uydurduğunuz akil insanlar, menfaat uğruna yanınızdan ayrılmayan aç gözlerin çalışmaları, Türk Milletine yaptığınız ihanetleri hiçbir zaman örtbas edemeyecektir.
Her gün söylenen püsküllü yalanlar unutulup ertesi gün kolayca inkâr edilebiliyor. Rakipleri tahrik etmede de üstünüze yoktur. Pes doğrusu.
Aptullah Öcalan kimdir ki; hiç sıkılmadan onun hamiliğini yapıyorsunuz. Bu adam çıkıp AKP’yi çoğunlukla kazandıran, Recep Tayyip Erdoğan’ı Başbakan yapan benim diyor ve hiç tepki de görmüyor. Her ne olursa olsun, terörist başı bir adam benim ülkemin Başbakanına böyle bir hitapta bulunamaz.
Her seçim döneminde hileli yollara, entrikalara, şantajlara ve tehditlere başvurarak bu milletin size inanmalarını istemek için yaptıklarınızın yanında yapabileceklerinizin de ne olacağını gelecek zaman gösterecektir…..
Sen bu Milletin elinden Türklüğünü alırsan, Anayasasından İslâm’ı, basit ihtirasların uğruna T.C. ibarelerini yok edersen sonra kendini nasıl aklayacaksın? Türklüğü ayaklar altına alıyorsun ama Orhun Anıtlarında da kendinizden geçiyorsunuz. Sıkıştırılınca da kolayca çark ederek size karşı olanların üzerine zalimane bir şekilde gidiyorsunuz. Bu nereye kadar devam edecektir. Her seçim zamanı Yüce Türk MİLLETİ SİZİN BİR KAŞIK SUYUNUZDA BOĞULMAK mecburiyetinde midir?...
Bu Millet ne zorluklardan geçerek bugünkü  durumuna kavuşmuştur  denilse en ön plana çıkarak  biz biliriz dersiniz de,Terör denilen illete destek vererek mi olacak bu işler.İşte basit emeller uğruna bir Millet nasıl zora sokuluyor, emperyalizm uşaklarının nasıl oyuncağı oluyor.. Trajedi böylece başlamış oluyor. Nedir amacınız?
Üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?
Deki seçimi kazandın, ne olacak. Yalancının mumunun da zamanı gelecektir. O zamanda yakındır. Başkalarının düşmesini beklediğin o kuyuya kendini düşürmeye çalışmaktasın. Kendine acımıyorsan, çevrendekileri, doğru bilerek peşinizden koşanları, en basiti yalakalarınızı hayal kırıklığına uğratmayın. O insanlar sükutu hayale uğradıkları gibi bir daha kolay kolay kimseye de inanamayacaklar, doğru bildikleri bütün değerleri kaybedeceklerdir.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE sözünden gocunanlar, Abdullah Öcalan gibi isteklerini açıkça beyan etmelidirler. Açık sözlülükte Mertlik, Doğruluk, fazilet vardır. Ortak çözüm arayışı yanlışları tahrik ederek, zorla, baskıyla değil, uydurma kuruluşlarla değil, aklın, mantığın değerlendirmesiyle olur. Yalakalık yapanların, menfaati için benliğini satan şahsiyetsizlerin bir araya gelmesiyle değil… Allah aşkına Akil dediğin 63 Aklı bozuğun kaçı tarafından seçildi, kaçı sağduyuya sahiptir. Yoksa hepsi Terörist başı tarafından mı seçilmiştir.
Kendi ihtirasların için Cem Boyner, Cem Uzan, Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu  v.s. gibileri sindirdin. Devlet imkânları ile bazılarını yok ettin. Bazılarını ise yanına aldın. Kimileri de kazalarda yok edildi.
YOK EDİLENLER BU ÜLKENİN DEĞERLERİ DEĞİL MİYDİ?                        
İstediğin faili meçhulleri hemen buluyorsun. İstemediklerinin hali ise belli...
Yine seçim yatırımı!
Sindiremediğin MHP’Yİ yine şantajla, tehditle yıldırmaya çalışman boşuna.
Yahu hep sen mi akıllısın, düşün! 
Bu MHP YOLSUZLUK yaptı, ülkeyi soydu, soğana çevirdi de şimdiye kadar neredeydin. Rehavet içinde 11 yıl mı bekledin. Hayır, yaptığın hilelerle çökertemediğin MHP’yi Türk Milletinin gözünden silmek…
OY AVCILIĞI için her zaman ki gibi AĞLAMA DUVARI hikâyeleri oluşturmak. Ayaklar altına aldığın MİLLETİ TÜRK bu oyunları yutmaz artık. DAM ÜSTÜNDE SAKSAĞAN VUR BELİNE KAZMAYI.
Ülkemizde bu kadar aç ve kimsesiz varken (kimsesizlerin kimsesi) bir ihtiras uğruna bu Suriye sevdası niye. Neyin peşindesin. Emperyalistlere hoş görünmek mi amacın? Hit olmak için değer mi.21. Yüzyılda benim Ülkemde 850-900 TL. maaş alanlar var iken, dün kardeş dediğin bugün ise düşman ilan ettiğin Esed’in Ülkesinden gelenlere 1000 TL. maaş vermek kimin haddine.
Bedelli askerlikten toplanan 2 milyar 28 milyon doların, Şehit yakınları, gaziler, engelliler, muhtaç erbaş ve er aileleri, TSK ve Emniyet hizmet ve vazife malûllerinin sosyal hizmet ve yardım finansmanında kullanacaktınız. Ne oldu. Düşman ilan ettiğiniz Esed’in kaçanlarını mı sevindirmiş oldunuz.
Şimdide oğlu askerde olan ailelere maaş vereceğim diyorsunuz. Keseniz bu kadar zengin olmalı… Haydi hayırlısı… Piyango hangi grup yandaşlarınıza çıkacak.
Etimesgut İlçesi sınırlarında yapılacağı vaad edilen ve bu nedenle bir önceki seçimde oy avcılığı yapılarak şimdilerde Akyurt İlçesine kaydırılan Dünya Ticaret ve Fuar Merkezi mes’elesinde de; nelerin döndüğü, kimlerin nemalandırıldığı da başka bir problem. Yeri hazır olan bir sahanın ileride kendilerine bir getiri sağlamayacağı mı düşünüldü? Yoksa değişik çıkarlar mı hesap edildi. Bunlara da açıklık getirilmesi bir başka önem arz etmektedir. Çünkü ortaya atılan bahaneler, halkı kandırmak, kamuoyunu yanıltmaktır. Tabi ki güzel Ülkemin her yerinde buna benzer nice uygulamaları görmek de mümkündür.
Kendileri tarafından organize edilen sokaklarda, Üniversitelerde karışıklıklar çıkartılmasını inkâr ederek, bir avuç çapulcunun çeşitli İllerdeki Akil İnsanlara yönelik saldırılarını sabırla takip ediyoruz demekteler. Kendilerini dev aynasında görenler de, kullandıkları tehdit oyunlarını da akıllı bir şekilde yürütmelidirler. Çapulculukla itham ettikleri camiayı iyi okuyamadıkları da burada kendini ayan beyan göstermektedir. Kendi çapulculuklarını başkalarına kolayca yakıştırma cesaretini despot tutumlarından olsa gerek alışkanlık haline getirebilmektedirler.
Ele su dökülmeyen Nesil’in bu Dünyada olacağını zannetmiyorum. Ama bunun aksini iddia edenler var tabi ki. Büyük telaş içinde olan ve 63’lüklere gösterilen tepkiden dolayı içine düştükleri çaresizliktendir ki, saldırı dozlarını iyice artıranlar bebek katili baş terörist Aptullah Öcalan’ın neyin karşılığı olarak ikna edildiği sorularını her nedense yanıtsız bırakılmıştır.
Aynen basında çıktığı şekliyle “AKP iktidarda olduğu sürece Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine asla Halel gelmez” diyerek Türk Milletinin aklıyla alay etmenin yeni bir örneği olarak kayıtlara geçmiştir. İkinci bir iddiası da; Bayrak ve Cumhuriyet ile ilgili,”Milliyetçilik ve Vatanseverlik konusunda; Birliğimiz, kardeşliğimiz, bayrağımız hususunda ne CHP nede MHP AKP’nin eline su dökemez “ diyerek tabelalardan kaldırılan T.C. ibaresiyle de “ bu karar alındıysa arkasında durulmalıydı” diyerek önceki ifadelerini yalanlamış olmuyor mu?
Doğru, ne CHP nede MHP mecazi anlamda başkalarının eline su dökemez. Ar ve hayâları buna müsaade etmez. Anlayana saz anlamayana davul zurna az.          
Ülkenin şahsiyetini tahkir edici, bütün gizli planları içten pazarlayan terör örgütüne destek veren kişileri T.B.M.MECLİSİ çatısı altında besleyen, seçim arifelerinde kendisini bu şekilde şantajlarla ayakta tutmaya çalışan, Türklüğü inkâr eden, İslâmiyet’ten uzaklaşan bir topluluğun son çırpınışları bunlar. Koş vatandaş koş, kaçırma böyle bir fırsatı. Sende gel katıl bu akıldan kıt insanlar topluluğuna.
Emperyalizm’in kalesi Amerika nasıl Afganistan da bataklığa battıysa, darısı Türkiye’ye Suriye çıkmazlarında...
Türklüğü çiğneyen ama lafa gelince de kendilerini Türkiye’nin özeti olarak görenler esas gerçekleri göremeyenlerdir.
Sağlık konusunda çığır açtık diyenler, tedavisi için gerekli ilacı karaborsada olduğundan bulamayanlara dilenci muamelesi yapan yetkililer iyi bir örnek olmuştur. Böyle mi çağ atlanıyor.
Eğitimi biz kalkındıracağız deyip yandaşlarını koruyanlar, eğitim sistemini çıkılmaz bir batağa bulamışlardır. Dershaneler kalkacak denildi, özel okullar mantar gibi çoğaldı vs.  
Acemilik, Çıraklık, Kalfalık ve NİHAYET Ustalık devresini de geçtiniz.11 yıllık dönemde        
Türkiye’de çığ gibi büyüyen İnşaat sektörünün de bir elekten geçirilmesi gerekmez mi? Türeyen bunca İnşaat Gruplar, kimlerden nasıl destek görerek çoğalmışlardır. Devlet malını kendi emelleri uğruna bu sektöre peşkeş çekenleri Türk Milleti sabırla takip etmektedir.
Şantaj ve tehditle her şeyi elde edebileceğini zannedenler kendi kazdığı çukurda da elbette boğulmaya mahkûm olacaklardır.
Devlet imkânlarını sonsuzca kullananlar, rakiplerine de aynı imkânı sunmadıkça, hala daha doğruluktan bahsedebiliyorlarsa pes doğrusu. Temcit pilavı gibi… CHP, MHP, ara sıra da BDP’yi kötüleyen bir zihniyet aynaya iyi bakmalıdır. Bir mallın iyi olması, mal sahibinin övünmesi ile değil, bütün Türk Milletinin takdiri ile olmalıdır. İşleyen demir pas tutmaz sözünde olduğu gibi.
Gün ola harman ola.
Bu Milletin canı, yaşamı vurdumduymazların elinde oyuncak mı?
Ey! Yükseldiğini zannedenler, sizi oraya getirenler, indirmesini de bilirler.
Bugün baştasın amma, vazgeçilmez de değilsin!
Mesele,bilinen bütün sonların acı olması..
BU NE PERHİZ, NE LAHANA TURŞUSU..    

15 Nisan 2013 Pazartesi

ŞİFA OLACAK BALSIN

ŞİFA OLACAK BALSIN
CANA CAN GELDİ, GÖRDÜN MÜ SEN
YARADANI CANDAN SEVDİN Mİ SEN
AKAN GÖZ YAŞIMDA BOĞULDUN MU SEN
ELİF’İME ELBETTE KAVUŞACAĞIM BEN.
   
SEN ÖZLEMLE BEKLENEN KÜÇÜCÜK CANSIN
TÜM BENLİĞİMİ SARAN TAZECİK KANSIN
HASRETLE BEKLEDİĞİM BENDEKİ SENSİN
GÖÇECEĞİM, ELİF’İME DOYDUĞUM ZAMAN

İKİZLERDEN SONRA BAHÇEMDE AÇAN GÜLSÜN
GÖNÜLLERİ ÇATLATACAK ŞAKIYAN BÜLBÜLSÜN
CANSIN TENİMDE, HAYALİMDEKİ ÇAĞLAYANSIN
ELİF’İMSİN, YANLIZLIĞIMA ŞİFA OLACAK BALSIN.

TANER BİLEN, 
                           30 Ekim 2013                           

8 Nisan 2013 Pazartesi

Özgeçmiş...


TANER BİLEN
1952 Yılında Düzce, Akçakoca, Yenice Köyünde doğdu.
İlkokuldan sonra Orta ve Liseyi Sakarya Ticaret Lisesinde tamamladı.
1973 Yılı Mayıs ayında TBMM Kanunlar Müdürlüğü’nde memuriyete başladı.
Demokratik Parti Meclis Grup Sekreterliği görevini yürütürken 1974 yılında AİTİA Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu’na başladı ve 1980’de bitirdi.  
1973 seçimlerinden sonra MHP, TBMM Grup Amiri; 12 Eylül 1981’de Milli Güvenlik Konseyi Müracaat ve Şikâyetleri İnceleme Daire Başkanlığı emrine memur olarak atandı. 1984’de Şef oldu.
Daha sonra sırasıyla:
MGK’nın sona ermesi ile Cumhurbaşkanlığı emrinde Müdür Vekili, Müdür Yardımcısı ve 2000 yılına kadar Müdürlük yaptı.
17 Ocak 2000 tarihinde emekli oldu.
Öğrencilik yıllarında:, Sakarya Ada Postası ve Akşam Haberleri ile Düzce Postası’nda, 1968 yılı “Genç Şairler Antolojisinde”, Ankara Güneş, Gün, Bursa Haber gazetelerinde; Ankara Düşünce, Düşüncede Rehber, Ajans-Türk dergilerinde; Kayseri Erciyes yayınlarından olan  “ONLAR” ve “OLUŞUM” adlı kitaplarda ve Akçakoca Haber gazetesinde Şiir, Hikâye, Makale ve Araştırmaları yayınlandı…
Emekli olduktan sonra, kurucusu olduğu ve bir dönem Genel Başkanlığını yaptığı “İnsan ve Kültür Ocağı” Derneği’nde çalışmalarda bulundu.
Evli ve iki çocuk babasıdır.       

GAZETECİ-YAZAR BEKİR YALÇINKAYA'DAN...

Kitaplarla imza dostluğu
    Dostlardan Yürek ve Fikir Yorgunluğu Emaneti    
İmzalı Eserler olarak ele alabileceğimiz bu nazik konu içerisinde anılmaya değer bir çok dostum oldu. Hemen hepsi de, bugün ülkemizde bir takım vesilelerle şiir denen nezaket ifadelerini işlemekteler. Onları zaman zaman kendi imkânlarıyla cemiyetleştirdikleri alanlarda şiiri yaşatmak adına çırpınırlarken görmekteyiz.
  Şiir toplantılarının en büyük özelliği manzum kişiliği geliştirmek, yeni yeni dostlar edinmek, sanatın kişilere mahsus kendi ifade ve mehazını icra eylemek ve de karşılıksız, şaire en mükemmel armağan olan kitap alış verişinde bulunmak. 
  işte bizim de bu şair geleneğinden kendi kitaplığımıza aldığımız baza eserler;
-Kainat Şiiristan, Kayseri-1992 Ahmet Tevfik Ozan
-İzler-1, Ankara- 1998 Nazır Çiftçi
-Bosna Şiirleri, Ankara-1994 Mehmet Aycı
-Gülü Dikenleriyle Sevmek, Ankara-1993 Erdal Noyan
-Ben Anadolu Kızıyım, Ankara-2000 Rabia Gölbaşı
-Başımın Tacı Annem    "              "     Rabia Gölbaşı
-Gönlüm Baharda Dostlar            "     Rabia Gölbaşı     
-Bir Dünya Kuracağım                   "     Rabia Gölbaşı       
-Çağdaş Edebiyat ve İnsan, Malatya-1998 Alemdar Yalçın
-Anadolu Ezgisi, Ankara-1998 Alemdar Yalçın
-Gönül Bahçesi, Ankara-1997 Fehmi Genç
-Yorgun Şair, Sincan-1998 Aydın Seven
-Yarın Çok Uzak Değil, Ankara-1994 Mehmet Cebe
-Sular Susayınca, Ankara- 2000 Mehmet Cebe
-Atatürk'ten Demirel'e Cumhurbaşkanlarımız, Ankara-1994 Remzi Uydum
-İstiklal Marşımızın Doğuşu, Sincan-1994 Ahmet Uluşan
-Yasaksız Bahar, Beypazarı-1994 Ömriye Güneş
-Kiraz Ana, Ankara-1993 Mevlüt Tamgüç
-Bilim Tarihinde Keşiflerin İçyüzü, Sincan-1991 İhsan Kurt
-Gül Şafağı Hüzünleri, Sincan- 2003 İhsan Kurt
-Çamlığın Başında Tüten Tütün, Sincan-2003 İhsan Kurt
-Bir Yüreğin Türküleri, Sincan-2003 İhsan Kurt
-Küreselleşme Eşliğinde Bağlamada Caz Faslı, Sincan-2003 İhsan Kurt
-Zor Yol, Ankara-2000 Hüseyin Yalnız
-Kadın Seslenişindeki Işık, Ankara-1994 Nevin Korucuoğlu
-Hüzün ve Kudret Mesleği Notları, Ankara-1998 Agah Oktay Güner
-Siyasetname Ya da Bir Seçim Hikâyesi, Ankara-1998 Yahya Akengin
-Suları Islatamadım, Ankara-1983 Abdurrahim Karakoç
-Hasana Mektuplar, İzmir-1969 Abdurrahim Karakoç
-İki Yaprak Bir Dünya, Etimesgut-1999 Bilal Karaca
-Akçapınar, Sincan-1992 İbrahim Yalçınkaya
-Ötelerden Öteye, Sincan-1994 İbrahim Yalçınkaya
-Kardelen, Etimesgut-1996 Yaşar Özdemir
-Zambak, Ankara-1996 İbrahim Agah Çubukçu
-Laiklik ve Din, Ankara-1998 İbrahim Agah Çubukçu
-Yaradana İltica, Beypazarı-1994 Muhammed Reşat Yaşar Büyükgedik (Aşık Şefkati)
-Çocuk ve Tabiat, Ankara-1993 Göktürk Mehmet Uytun
-Işığa Doğru, Ankara-1992 Günay Özdeniz
-Bir Şafak Vakti Kolay Olur Ölüm, Sincan-1995 Sezgin Mutlu
-Bir Umuttu Diken Tarlasında Gelincik, Sincan-1995 Sezgin Mutlu
-İslam Barışı, Ankara-1998 Erol Uslu
-Esintiler, Etimesgut-1998 Adem Acar
-Hilal Doğdu, Sorgun-1996 Durali Doğan
-Yozgatlı Şairler Antolojisi, Sorgun- 2007 Durali Doğan
-İşci Kız Selam, Ankara-1998 Melek Melih Bayrı
-Hak Yolu, Ankara 1987 Sebahattin Çankaya
-Yıllar ve Zaman Ankara-2003 Taner Bilen
-Sensiz Akçakoca, Ankara-2003 Taner Bilen
-Sensiz Bu Akşam, Ankara-2007 Duran Yılmaz
-Onlar Birer Mehmetçik, Ankara-2005 Şemsettin Güneş
-Gurbetten Sılaya Gönül Penceresi, Denizli- 2004 Memiş Acar
-Endişeli Fesleğen, Ankara- 2006 Abdulkadir Budak
-Körfez Güncesi, İzmit-2003 Ruşen Hakkı
-
Eylülün Getirdikleri, Ankara-2007 Murat Haydaroğlu
-Aşk Bir Deniz Masalı, İstanbul-1999 Mehmet Aycı
-Aşkın Görünmeyen Yüzü, Ankara-2002 Osman Türkmen
-Sevgi, Ankara-1994 Selma Gök
-Zeki Çelik'in Dört Kıtalı Dini Şiirleri, Isparta-1990 Zeki Çelik
-Şair Düşüncesi, Ankara-2005 Sami Kabasakaloğlu
-Türk Şairleri Şiir Antolojisi, Ankara-2005 Ali Gündüz-Hasret, Ankara-2003 Ali Gündüz
-Özümüz Sözümüz Gözümüz Azerbaycan Azerbaycan Can Azerbaycan Ankara- 2003 İsa Kayacan
-Dalından Kopmuş Bir Gül, Ankara-... Rakıp Şahin
-Türkün Gücü, Kayseri-1981 Mustafa Önder (Aşık Gözübenli)
-Özgür Düşlerimin Kuşları, Afyon-2003 Ali Akçeken
-İkna Sanatı, Ankara-2008 Kasım Sezen
-Yüzünüzü İnsanlara Gösterin, Ankara-2008 Kasım Sezen
-Pozitif Depremler, Ankara-... Tunay Demirtaş
Karayalçın Kral Çıplak, Ankara-1993 Kelime Ata
Halkın Dilinden Gönülün Telinden, Ankara-2005 Can Dursun
-Politika Denilen Aforozname, Ankara- 1992.Aziz Gürsoy
-Valilerin de Öyküleri Vardır, Eskişehir-2008 Kadir Çalışıcı
-Tarihi Sözler Antolojisi, Ankara-2008 Murat Ertan